skip to Main Content

Kürdistan’da LGBT derneğini kim savunacak?

Belki duymuşsunuzdur, bölgemizde Van Gençlik ve Ekoloji Derneği kuruldu. Bu dernek ne mi yapar? Birçok şey, ancak en önemli görevlerinden biri bireyleri cinsel yönelimleri açısından da desteklemeleri.

Van Gençlik ve Ekoloji Derneği’nin tüzüğünün 2. Maddesi’nde “Dernek, işbirliği yapılmasında yarar gördüğü yerel, ulusal ve uluslararası kültürel, akademik ve / veya kadın, mülteci, sığınmacı, ekoloji, insan, gençlik, çocuk, cinsel yönelim alanında çalışan derneklere, ilgili yasal gereklilikleri yerine getirerek üye olabilir, ortak çalışmalar yürütebilir, maddi ve manevi dayanışabilir.” Ve Faaliyetler başlıklı bölümde “Dernek, sürdürülebilir yaşam, organik tarım, enerji, iklim değişikliği, kırsal kalkınma, eğitim, kültür, sosyal politika, sanat, cinsiyet, ayrımcılık, yoksulluk, mülteci, sığınmacı, gençlik, çocuk, engelli, cinsel yönelim alanlarında faaliyet gösterir.” deniyor.

Mesele de burada başlıyor. Van Cumhuriyet Başsavcılığı derneğin tüzüğündeki “cinsel yönelimin desteklenmesi” başlığının Medeni Kanun’un 56. Maddesi gereğince ahlaka aykırı bir amaç olduğu iddiası ile derneğin feshi davası açtı.

Bu dava basında ve kamuoyunda niyeyse çok duyulmadı, LGBT haklarına olan duyarsızlıktan veya görmezlikten gelinmeye çalışılmasından olabilir. Ama her halükarda bu dava bölgemizde yaşayan “marjinal” bir kesim tarafından önemsenmekte. Kendilerini var edebilecekleri özgürlük alanları tehdit altında.

Dernek tüzüğünde bulunan “cinsel yönelim” kavramı, bir çeşitliliğe gönderme yapıyor. Bilimsel verilere göre hayatta tek bir cinsel yönelim yok. Cinsel yönelim kavramı tüm yönelimleri kapsar (heteroseksüellik, homoseksüellik, aseksüellik… gibi). Dolayısıyla bunu sadece homoseksüelliğe mal etmek olsa olsa homofobi ile açıklanabilecek bir durum. Şaşırtıcı olmadığı için geçelim. Elbette ki bu derneğin açılmasını engelleyemeyecekler. Ülkemizdeki örnek yargı kararları, dernek tüzüğünde yasaya ve hayata aykırı bir hal olmadığını açıkça anlatmakta.

Örneğin Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü, Türk Medeni Kanunu 56. Maddeye dayanarak KAOS Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği’nin feshini talep etmiş zamanında ancak Ankara C. Başsavcılığı 2005/2247 numaralı takipsizlik kararında “Ahlak kavramının irdelenmesinde ise, insan topluluklarınca zamanla benimsenen, fertlerin birbirleriyle aile, toplum, devlet ve bütün insanlarla ilişkilerini düzenleyen kurallar, ilkeler ve inançlar bütünü olduğu, iyi kötü bağlamında olumlu kabul edilen davranışların toplamının ahlak olarak adlandırıldığı, ahlağın temel amacının toplumsal yaşamda düzeni sağlamak, bireyler arası ilişkileri kurallara bağlamak olduğu, toplumlara göre değişen, izafilik kavramı içeren ve yeni Türk Ceza Yasası’nın yapılandırılmasında 'cinsel yönelim ayrımcılığının' tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmanın ahlaksız olmak anlamına gelmediği, gerçek olması gerekenin tüm ahlak bilimleri ile uğraşanların ortak birleştikleri nokta olan 'insan iradesinin hür olması' gerektiği” söylenerek derneğin kapatılmasını gerektirecek ahlak dışı bir husus olmadığı gerekçesi ile davayı reddetmiş ve derneği kapatmamıştır.

Yine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2008 tarihli kararında, “Mahkeme hükmünün gerekçesinde derneğin adının ve amaçlarının kanuna ve ahlaka aykırı olduğu belirtilmiş ise de, cinsel kimlik ve yönelim kişilerin kendi istemleriyle seçtikleri bir olgu olmayıp, doğuştan veya yetiştiriliş tarzından kaynaklanan ve kişilerin istemeyerek karşı karşıya kaldığı bir olgudur. Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti veya transeksüel sözcükleri ile tanımlanan farklı cinsel yönelime sahip kişilerin varlığı herkesçe bilinen bir gerçektir…. Kişilerin kendi istemi dışında gerçekleşen böyle bir cinsel yönelime sahip olması yada bu kişileri tanımlayan sözcüklerin kullanılması ahlaksızlık olarak nitelendirilemeyeceği gibi, kanunlarımızda da yasaklanmamıştır.” denilmekte ve LGBT hakları korunmaktadır.

Dernek yöneticileri bu kavramı kullanma amacını “endüstrileşen toplumda hak ihlaline uğrayan/ezilen tüm kesimleri kapsama niyeti” ile açıklıyor . Ne güzel değil mi, birilerinin bizim bölgemizde de ezilen tüm kesimleri kucaklamaya çalışması. İyi de bu arkadaşların haklarını kim koruyacak? Radikal demokrasi bu kesimleri kucaklar mı? “Elbette kucaklar” dediğinizi duyar gibiyim ama bizim bölgemizde değil. Bu derneğin avukatlığını bir komünist olarak ben yapıyorum, çünkü en tepeden “marjinal” oldukları ilan edilen LGBT aktivistlerini bölgemizde savunacak bir avukatın bulunması kolay değil. Düşünsenize devlet tüm Türkiye’de faaliyet gösteren LGBT derneklerine izin veriyor ama Kürt bölgesinde bu derneğin açılmasını engellemeye çalışıyor. Bu ayrımcılık değil mi, bu Kürt LGBT bireylerini örgütsüz bırakmak değil mi?

Geçen yazılarda de belirtmiştik ya sosyalizm mücadelesi sadece gelecek güzel günler için değil bugünü güzelleştirmek ve yaşanabilir kılmak içindir diye. Günümüzde bölge, ırk, cinsiyet farkı gözetmeden insanları savunabilmek için de sosyalizm mücadelesi içinde olmak gerekliliğini bu dava süreci ile bir kez daha görmüş olduk. Daha neler göreceğiz bakalım…