skip to Main Content

Beyaz sarık…

Nasıl bilirsiniz? Biz beyaz sarığın diğerlerinden pek bir farkını bilmezdik, ta ki Kutlu Doğum Haftası’nda Demokratik İslam Kongresi beyaz sarığı barışın sembolü ilan eden dek. Meğer sarık beyaz olunca anlamı da farklı oluyormuş.

 

Gericiliğin, softalığın, yobazlığın simgesi olan sarık karşımıza birden bütün içeriğinden sıyrılarak barış güvercini olarak çıkınca insan şaşırıyor haliyle. Daha bunun beyaz çarşafı var, beyaz cübbesi var. Bu simgelerin de barış davasına hızlıca kazandırılmasını bekliyoruz. Örneğin beyaz sakallıların önümüzdeki dönemde akil adamların yerine atanması da hayırlara vesile olabilir.

Bu arada Melikşah Türbesi’nin eski yerine taşınması gündemdeymiş. Suriye savaşındaki dengelerin değişimine göre ikametgahı değişen türbenin artık Eşme Kardeşliği’nin mezarı olarak da işlev görmesi gerekecek. Zira Sünni İslamcılığı ekseninde Ortadoğu’ya uzanan büsbüyük Türkiye umutları çoktan söndü. Türkiye büyüyemiyorsa küçülecek diyorsunuz ama yapmayın etmeyin siz din kardeşisiniz.

Altan Tan’ın Ensar tecavüzcülerine sahip çıkması üzerinden sürdürülen tartışmayı da hiç anlayamadım. Geçenlerde Kemal Okuyan bahsetmiş ya 1990'ların ortasında Kürt Hareketi’ni temsilen masaya oturanlardan bir Altan Tan diğeri Mehmet Metiner’di diye. Şaşıracak bir şey yok. Altan Tan’sız Kürt Siyaseti olmuyor demek ki. Altan Tan’ı da Metiner gibi AKP’ye mi kaptırsınlar? Altan Tan da giderse Demokratik Sünni İslam kardeşliği meselesi ciddi bir yara alır ve kardeş olacak pek bir şey de kalmaz. Bu İslamcılık meselesini yabana atmayın. Kürt siyasi hareketinde uzun yıllardır varlığını sürdüren bu damar arızi değil, bu hareketin bu toprakların düzeni ile kurduğu göbek bağıdır. Hal böyle olunca Altan Tan’a kıyılamıyor, bırakın kıymayı kınanamıyor bile.

Geçenlerde konuşuyoruz, bu kentin (Van) kültür sanat iklimi ne kadar çorak, ne kadar gıdasız kalıyor ruhlarımız diye. Devlet Tiyatrosu tadilata girdi, senede 2-3 oyun izliyorduk ondan da mahrum kaldık. Konser, sergi deseniz hak getire. Bu kentte başını örtmemeyi tercih edebilen kadınların sayısı ne kadar az, kitapçı sayısı ne kadar az, düzenlenen panel konferans sayısı ne kadar az. Neyse ki kitap fuarımız var. Belediyemiz sağolsun elinden geleni yapıyor kitapevleri fuara katılsın diye. Ama kentimizin ve bölgemizin, ülkenin kitap okuma haritasında koca bir karanlıkla temsil edilmesini maalesef engelleyemiyor fuarımız.

Sahi bu nasıl oluyor? Bu beyaz sarık meselesi ile bölgemizdeki karanlığın bir bağlantısı olmasın sakın?