skip to Main Content

Haliniz hal değil…

Diye başlayan bir atasözü vardır Anadolu’da. “Yolunuz yol değil” diye de devam eder. Bu son zamanlarda üst üste iyi hal indirimi alan kadın katilleri, tecavüzcülerini görünce aklıma hep bu atasözü geldi. Bizim Van’da yaptığımız buydu, kadın örgütleri ile birlikte hukuksal bir duyarlılık oluşturup katillerin iyi hal indirimi almasını engellemek.

Toplumda yeni bir bölünme yarattı Akp yargısı: iyi halliler ve kötü halliler. Aslında bu bölünme bizim meşhur %50 lik bölünmemizin farklı bir açıdan görüntüsü. Potansiyel Akp'liysen veya ona hizmet eden bir iş yaptıysan sen iyi hallisin ama sen ucundan kıyısından da olsa iktidara ters düşen veya onun aleyhine gözüken bir iş yaptıysan ağzınla kuş tutsan da, ekmek almak için sokağa çıksan da sen kötü hallisin.

Eskiden önce solculara sonra kürtlere bölücü derlerdi. Ülkeyi bölmek parçalamak istiyorlar anlamında. O zaman iktidarlar ve sağ siyaset sözümona birleştiriciydi. Temel adalet duygusunun bu kadar zedelendiği bir dönem ancak DP iktidarının son yılları olabilir. Sonrası malum, toplumda ciddi bir vicdan arayışı ve sola yönelme oldu.

Tabi o dönemler iki kutuplu bir dünya vardı. Bu ikilik görünürde işlerin daha dengeli ve bazı genelgeçer kurallara uygun ilerlemesini sağlıyordu. Ne zaman ki Sovyetler çözüldü, bu ikilik yeraltına indi veyahut sivil toplumculuk,çevrecilik, post modernist çıkarsamalar, bireysel özgürlükler vs ile güzelce örtüldü işte o zaman teklik hissi sağ siyasetin başını döndürdü ve “yürü ya seçmenim” demeye başladılar.

Zaten meselenin özü de burası. Biz çatışmayı nasıl kurgulayacağız? Çatışmayı onların önerdiği ve liberal veya sosyal demokrasinin de kabul ettiği gibi iyiler ve kötüler arası bir çatışma olarak kurgularsak mesela hakikaten delikanlı, lafı gediğine oturtan, dürüst ve az kilolu liderlere, oy ve ötesi gibi yapılara, rüzgarlı partilere  ihtiyacımız olacak. Yok çatışmanın yönünü kötülüğü üreten bu düzene çevireceksek ihtiyacımız bu düzeni değiştirmek isteyen her türden, yaştan insanla biraraya gelmek olacak.

Bu basitçe bir tercih meselesi değil aslında. Kişilerin ve kitlelerin düzen değişikliğine yönelmesi bir tür aydınlanma pratiğinin süreklileşmesi ile mümkün. Haziran günlerinde toplumun yaşadığı böylesine bir aydınlanma idi. O günlerde oluşan duyarlılık gel gitlerle dolaşıyor aramızda ve savaşarak yaşıyor.

Bu ateşi canlı tutacağız başka yolu yok.