skip to Main Content

‘Kendi ülkemizde mülteci gibiyiz’

Van'da üç aydır binlerce işçinin kaderini belirleyecek bir mücadele veriliyor. İŞKUR'da çalışırken işten atılan Vanlılar, bu günlerde yine yola düştü. Hem hükümete hem kendi illerindeki vekillere seslenmek için Ankara'ya yürüyorlar. Anlattıkları, "yeni Türkiye"yi özetliyor.

İsmail Tatlı, Van'dan Ankara'ya yürüyen 200'e yakın İŞKUR işçisinden biri. Daha doğrusu, eski İŞKUR işçisinden. İsmail, Haziran ayında işten çıkarılan 7 bin 286 İŞKUR işçisinden biri ayrıca.

Konuştuğumuzda Tatvan çıkışında, yolda yürüyordu. Zaten işsizlik yüzünden hiçbirinin cebinde para yok. Yayan, yürüyorlar. Ara sıra, uzun mesafelerde, yoldan geçen tırlara otostop çekiyorlar.

İsmail, “yeni Türkiye”nin gerçeği: Muğla Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun olmuş. Açıköğretimde kamu yönetimi ikinci sınıf öğrencisi. Bu yıl da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarım Ekonomisi bölümüne kayıt yaptırmış. Eğitimin önemini biliyor, dişiyle tırnağıyla çalışıyor. Fakat “yeni Türkiye”de eğitimin de hiçbir garantisi olmadığının farkında.

İşçinin ağzından Van'ın ekonomi politiği
“Bakın, Van, geçmişteki hükümetlerin de yanlış uygulamalarından dolayı ekonomik olarak çok geri kaldı. Tarım ve hayvancılık dışında çalışılabilecek sektör yok. AKP Van'ı büyükşehir yaptıktan sonra da bir şey değişmedi. Hiç istihdam kapısı yok. Bizler 3 yıl İŞKUR'da çalıştık. Ama iş güvencesi sağlayan bir statümüz yoktu. Defalarca bunu talep ettik, bakanlardan 'Merak etmeyin, sizi mağdur etmeyeceğiz' yanıtı geldi.”

Bakanlar işçileri geçiştiriyordu. 13 Haziran'da binlerce kişiye çıkışları verildi. Yüzlerce İŞKUR işçisi, kentte eyleme başladı. Sonunda devlet, kurayla 1500 kişiyi yeniden İŞKUR'da işe alacağını duyurdu. Başvuracak olanlar sadece Haziran'da atılan 7 bin kişi değil. İsmail anlatıyor: “Kentte 37 bine yakın aktif işsiz var. Toplamda başvurması muhtemel kişilerin sayısı 44 bine ulaşıyor. Bu kadar insandan, kurayla 1500 kişi alacaklarmış. Kabul etmiyoruz bunu.”

Vanlı işçiler, 3 aydır kent meydanında oturma eylemi yapıyor. İsmail, imza kampanyalarının çok başarılı geçtiğini söylüyor: “Bir hafta 10 gün içinde 45 bin imza topladık. Halkın büyük desteği var. İşsizlerin ailelerini de düşündüğünüzde, yaklaşık 100 bin kişilik bir nüfustan bahsediyoruz. Buraya devlet tarafından açılan istihdamla aktarılan para, ayda yaklaşık 7 milyon lira. Van ekonomisini canlandırıyor bu para, Van için çok önemli bir meblağ bu.”

Kalkınma politikalarının hiçbir şekilde uygulanmadığı kent, 600'den fazla insanın öldüğü, on binlerce insanın evsiz kaldığı 2011 depreminden bu yana belini doğrultma şansını iyice kaybetmiş durumda. İsmail, durumu “Van kaderine terk edildi” diye özetliyor.

Ne AKP'li ne HDP'li vekiller ilgileniyor
İŞKUR işçilerinin ağzından düşmeyen eleştiri, ildeki milletvekillerinin, işçilerin mücadelesiyle hiç ilgilenmemeleri. İlde 8 milletvekili var. 4'ü AKP'den, 4'ü Kürt siyasi hareketinden. İsmail, Ankara yürüyüşlerinin amacının hükümet kadar bu milletvekillerinin de vicdanlarına seslenmek olduğunu söylüyor: “Oturma eylemine başlamamızdan sonra bir vekil gelip selam bile vermedi. Oysa vekil dediğin, sadece kendi partisinin üyesi değildir. Benim temsilcilerim onlar, bizim oylarımızla seçildiler. AKP'ye evet ya da hayır demek için Meclis'e gitmediler.”

“Vekiller gensoru vermek dışında hiçbir girişimde bulunmadı. Bizi arayıp soran yok. HDP İstanbul vekilinin verdiği gensorunun içeriği bile tamamen bizim hazırladığımız broşürden alınmaydı. Bunun dışında vekillerin meseleyle ilgili fikri bile yok.”


Fotoğraf: Cem Taylan Erden

Peki ildeki diğer siyasi yapılar destek vermiyor mu? İsmail çok şikayetçi: “Hayır, hayır… Kimse… Bir tek Komünist Parti başından beri yanımızda oldu, Avukat Müjde Hanım [Müjde Tozbey Erden, soL yazarı] her işimize koştu. CHP de, MHP de, BDP de geldiğinde olaya 'Biz bundan nasıl faydalanırız' diye bakıyor. Ama halk arkamızda.”

'İntihar etme noktasına sürüklendik'
Salı günü İŞKUR işçilerinin Van'da yaptığı basın açıklamasında, direnişçilerden Nurcan Ürper kendini bir binanın sekizinci katından atmaya kalkmış, diğer işçi arkadaşları Ürper'i kurtarmıştı. Bir süre hastanede tedavi edilen Ürper, ayağa kalkar kalkmaz yürüyüşe katılmış. Konuştuğumuzda o da Tatvan'daydı.

“İnsanları intihar etme noktasına kadar sürüklediler. Kimsenin sağlık durumu iyi değil. Temel sebep, maddi sıkıntılar. 200'e yakın arkadaş yürüyoruz, 50 arkadaş daha yolda, arkamızda, katılacaklar. Dün gece kimse uyumadı, herkes bitkin. Zaten dün polis saldırdı, 20 arkadaşımız yaralandı, 2 arkadaşımız gözaltına alındı.”

Telefonda “ne olacağını bilemiyorum, yürüyoruz” diyor. Bu cümle ağzından çıkar çıkmaz, hemen ekliyor: “Ama pes etmeyeceğiz. Sonuna kadar gideceğiz.”

Nurcan da yetkililerin ilgisizliğinden şikayetçi. İntihar girişiminden sonra milletvekilleri dahil kimse aramamış. “Utanç verici. Özellikle vekillerimiz için utanç verici. Suskun kalıyorlar” diyor.

'İnsanca, onurlu bir yaşam istiyoruz'
İsmail, durumun insani yönlerine işaret ediyor. “Sadece yoksulluk değil ki… Son üç ayda 30-35 arkadaşımız boşanma noktasına geldi. Eşleri çocukları alıp ailelerinin yanına gitmişler. Bilirsiniz, bizim burada boşanmak kolay iş değil, genelde böyle yaşanır boşanma sürecinin başlangıcı.”

Direniyorlar, ama ne istiyorlar? İsmail, istedikleri şeyi çok açık tarif ediyor: “Onurlu bir yaşam, insanca bir yaşam istiyoruz. Öyle 3 bin 5 bin lira maaş istediğimiz yok. Lafa gelince ekonomi gelişiyor, ülke kalkınıyor diyorlar. Biz kendi ülkemizde mülteci durumuna düşürüldük. Oysa elimizde taş yok, sopa yok, molotof yok. Yalnızca kuru ekmek var elimizde. Buna rağmen, haklı taleplerimizi dinleyen yok.” soL HABER