skip to Main Content

Güvenlik…

Güvenlik,  Ankara’da sadece bir cadde adı artık. Artvin’de, Hakkari’de de durum farklı değil. Güney illerinde Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te uzun zamandır kimse güvende hissetmiyordu zaten.

Rahatça dolaşamadığınız sokaklar sizin değildir. Gidemediğiniz çarşılar, pazarlar binemediğiniz vapurlar sizin değildir. Mesela Van’da bir süredir gitmediğimiz, konuklarımızı götürmekten çekindiğimiz Akdamar Adası, Muradiye Şelalesi gibi. “Hele bir ortalık yatışsın da öyle gelirsiniz” diye ertelediğimiz dost ziyaretleri gibi.

İnsanları güvenliksizlikle tehdit etmenin doğal sınırlarına ulaşmış bulunuyoruz. Memleketin her tarafında insanlar bombayla, silahla, tankla, topla öldürülüyor zaten. AKP iktidarı için daha ötesini hayata geçirme zorunluğu doğdu artık, geri dönüşleri yok. İstikrarsızlık, ekonomik kriz, çatışma, savaş artık kontrolden çıktı. AKP iktidarının süreci yönetmekten çok artık eski kötü senaryoların figüranı haline geldiğini düşünüyorum. Suriye’de artık sönmekte olan ateşi ancak içine girerek harlayacağını düşünen, Kürtlerin tepesine tepesine çöktükçe nefret tohumlarını toprağın daha derinine ekmekten başka bir iş yapamadığını anlayamayan, Artvin’in dağlarını Karadeniz’in yürekli insanlarının bütün direncine rağmen gazla, copla zaptedebildiğini zanneden bir iktidar bu.

Bundan sonrası topyekün savaştır artık. Uzun zamandır söylüyorduk zaten. AKP halka savaş açtı diyorduk. Artık AKP tek yapabileceği savaş, öldürmek, katletmek olan bir makineye dönüştü. AKP artık kendi yandaşlarına dahi “ölmemek için öldürün, veya bize yardım edin birlikte öldürelim” demekten başka politikası kalmayan bir savaş partisidir. İktidarını sürdürebilmek için daha fazla savaşmak zorunda kalacaktır. “Yurtta savaş dünyada savaş” uzun adamın tarihe geçecek tek özlü cümlesi olabilir.

Birlikte yaşamanın gerek şart koşulu değil midir güvenlik duygusu? AKP iktidarı ortak yaşama dair güvenimizi sarsıyor ve memleketi dağılmaya sürüklüyor.

Korku duvarına tekrar tekrar tosladığımız zamanlar, aynı zamanda korkuya karşı hissizleştiğimiz, duvarda çatlakların oluşmaya başladığı zamanlardır. Duvarın ötesi ise üzerimizdeki bu ölü toprağını silkeleyip attığımız; Cizre’nin bodrumlarına İzmir’den, Artvin’in dağlarına Hakkari’den elimizi uzattığımız, ülkemizi karanlığa sürükleyen gericiliği ise aynı ellerimizin tersiyle ittiğimiz yerlerdir.

Memleketin herhangi bir yerinde, her hangi bir silahla öldürülmeyeceğime inanamıyorum ama korku duvarını aşmış yürekli insanların bu saçma gidişi değiştireceğine onlarınkine benzer bir yürekle inanıyorum ve onlara sonsuz güveniyorum.