Çocuklar, bizim çocuklarımız…
Çocuk sahibi olmak çok zor. Doğurmak, beslemek, büyütmek, yetiştirmek derken toplumsal emeğin önemlice bir kısmının özenle yönlendirilmesi gereken bir alandan bahsediyoruz. Bu mesele bireysel bir tercih değil toplumun tamamının paylaşması gereken bir sorumluluk.
Toplumların çocuklarına yaklaşım biçimine göre de sınıflandırıldığını duymuştum. Çocuklarının bakımına ve yetiştirilmesine gösterilen özene göre o toplumdaki adaleti, eşitliği, sağlık düzeyini vs. kestirebiliriz. Kapitalizmde bu tahminin geçerliliğinin sınırları var elbet.
Sadece o da değil. Toplumun çocuklarına yaklaşım biçiminden kadına yaklaşım biçimini de kestirmek mümkün. Çünkü çocuğun yetiştirilmesi süresince kadın emeğinin rolü biyolojik nedenlerle daha fazla. Sürece çorbadaki tuz kadar katkı koyan erkeğin, toplumsal rolünü biyolojik sınırların arkasına saklama kaytarmacılığı da cabası. Hal böyle olunca çocuğa yönelik şiddet, kadına yönelik şiddetin de bir yordayıcısı haline geliyor.
Geçtiğimiz günlerde Van’da bir İmam Hatip Okulu’nda yaşanan taciz/tecavüz skandalı bölgesel farklılıkların bu konuda ihmal edilebilir düzeyde olduğunu gösterdi. Bölgede kadına yönelik cinsel şiddetin ortaya çıkmasının kadına yönelik öldürmeye varan fiziksel şiddet ile sonuçlandığı düşünülürse, çocuğun maruz kaldığı cinsel şiddetle baş etmede ne kadar yalnız hissedeceği anlaşılabilir. Buna rağmen bu türden olayların saklı kalmaması büyük başarı. Çünkü basında çıkan bu haberlerin, diğer olayların paylaşılmasını kolaylaştırdığını düşünüyorum. Kişilere yaşanan şiddetle mücadele etmekte farklı yolların olabileceğini göstermesi açısından cesaret verici olabiliyor.
Ülkenin dört bir yanında kulaklarımıza çalınan bu haberler buzdağının görünen yüzü, konunun uzmanları öyle söylüyor. Düşünsenize her üç kız çocuğundan birine ve her beş erkek çocuğundan birine cinsel şiddet uygulandığı söyleniyor. Siz çevrenizde bu konunun konuşulduğunu hiç duydunuz mu veyahut siz çocukluk çağınızda yaşadığınız cinsel şiddetle yüzleşebildiniz mi? Hesabını sorabildiniz mi, yaranızı onarabildiniz mi?
Bu meseleyi burada bırakamayız. Toplumsal aydınlanma, çocuğun güvenli bir ortamda aydınlık bir zihinle yetiştirilmesi dışarıda tutularak sağlanamaz. Aydınlanma Hareketi’nin en önemli gündem konularından birisi çocuklara, bizim çocuklarımıza sahip çıkmak olmalıdır. Bu memleket, bu halk ve bu çocuklar sahipsiz değildir.