skip to Main Content

BHÇ: Birleşemeyen Hazirancıların Çaresizliği…

Eskiden seçimlerde benzer bir çelişkiyi CHP için yaşardı hazirancılar. “Oy versek mi vermesek mi? Ama baraj var vermezsek oyumuz boşa gidecek, Demirel, Özal güçlenecek. Hem iyi insanlar da var CHP’nin içinde, sosyalistler, demokratlar, özgürlükçüler, siz oradan çıkıntılık bölücülük yapmayın…” Her seçim döneminin temel argümanları olurdu bunlar ve her şeye rağmen seçim günü gelip çattığında kütle çekim kanununun da etkisiyle gidip altıoka mühür basılırdı. O zamanlar çok fazla seçenek yoktu diyorum ya sadece CHP vardı.

Şimdi aynı tartışmayı HDP için yürütüyor hazirancılar. Hazirancılar deyip durduğum, malumunuz önceki yıl sokaklara dökülebilen on milyon insan. 12 Eylül karanlığını dağıtan, AKP iktidarını yıkamasa da epeyce sarsan, solun yıllardır özümsediği ve yaydığı güçsüzlük algısını kıran, bu halk adam olmaz, hani nerede sınıf sınıf dediğiniz, gençliğin aklı bir karış havada saçmalıklarını ağızlara tıkayan hazirancılardan bahsediyorum. Öncesinde sokağa çıkmasa da orada olduğunu bildiğimiz, sınıfımız, halkımız, gençlerimiz, kadınlarımızdan bahsediyorum. Boyun eğmeyenlerden bahsediyorum. Çok renkli, çok çeşitli olsa da barikatta birlikte dövüşebilen, beraber türkü söyleyebilenden bahsediyorum. Bu memleketin solundan bahsediyorum kısacası.

İşte bu hazirancıların sonrasında birleşemeyen, birleşse bile gücüne güvenemeyen, güvense bile yeni haziranların olabileceğine pek de inanmayan bir kısmı, seçimlerle birlikte yaşadıkları çaresizlik hissini siyasi rasyonalizasyon mekanizmaları içerisinde ifade etmeye başladılar. HDP yeni dönemin çaresizlik ilacı olarak karşımızda duruyordu, önemli olan AKP’nin geriletilmesi değil miydi, hazirancıların en büyük dileği bu değil miydi? AKP’ye karşı AKP’cilik yapan CHP’den yüz kat iyiydi örneğin, pırıl pırıl insanlar vardı içerisinde, temel ekseni özgürlükçülük, demokrasi değil miydi, her partide çürük yumurtalar olurdu, ulusalcılık yapmanın alemi yoktu. Ne kadar da tanıdık geliyor değil mi?

Tabi bizim gibi HDP’nin yerel iktidar olduğu bölgelerde yaşayan insanlar için muhalefet etmek kolay. AKP’nin bütün saçmalığıyla iktidarda hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşayan insanlarımızın çeşitli alanlarda birlikte mücadele yürüttükleri HDP’yi “anlamaları” daha mümkün. AKP’nin yarattığı şiddetli dehşetin bir nebze olsun kırılabilmesi için “seni başkan yapmayacağız başkan” diyenlerin barajı geçivermesi fena mı olur? Elbette ki olmaz ama peki ya haziranımız, haziranlarımız ne olacak? “Hele bi el atın şu barajı geçelim, sonrası Allah kerim” ile yola çıkan, sonrasında ne bulacak? Bundan sonraki on yıllarımız, her seçim döneminde kerhen “tek seferlik” oy vermeyi tartıştığımız bir demokrasicilik oyunu ile mi sürüp gidecek?

“Newroz pîroz be” bu arada. Bahar halklarımıza mutluluk getirsin. Newroz kutlamalarının bu yılki sloganı “Artık yeter, Önder Apo’ya özgürlük” olacakmış. Van’da bu yıl Newroz kutlamaları Cuma gününe denk geldiği için Cuma namazının da alanda sivil biçimde kılınmasına karar verilmiş. Çok iyi bir hatip olan ve bölgede yaptığı konuşmalarda dini referanslara sıkça başvuran Selahattin Demirtaş’ın da katılacağı etkinlikte namazı kimin kıldıracağı, yöresel kıyafetleri içindeki Kürt kadınlarının da saf tutup tutmayacağı henüz belli değil. Demokratik İslam bu sorulara nasıl yanıtlar üretecek hep birlikte göreceğiz.