Paris’te üç Kürt kadın ve Charlie Hebdo
Önceki gün Charlie Hebdo dergisine yapılan kanlı baskında yaşamını kaybedenlerin anısına saygıyla. Aydınlanma bu tür saldırılar ile esir alınamayacak…
Şimdi herkes 2015’in daha da kanlı gelişmelere gebe olduğu konusunda hemfikir. Bu daha başlangıç deniyor. İslamcı terör’ün Ortadoğu’da durduğu gibi durmayacağı ve herkesin üzerine sıçrayacağı söyleniyor. Seçilen hedefin dini figürlerin de çizildiği bir karikatür dergisi olması da önemli. Her türden “İslam karşıtlığı”na yönelik ciddi bir tehdit savruluyor. Üstelik basit bir tehdit de değil bu, Ortadoğu’da kullanılan savaş silahlarıyla çok sayıda kişinin öldürüldüğü bir imha, yok etme eylemi. Bir mesaj verilmeye çalışmaktan çok açık bir savaş başlangıcı. Savaşın her tarafa sıçrayabileceğine dair bir yöntem izlenmiş.
İki yıl önce bugün Paris’te üç Kürt kadın da vahşice öldürülmüştü. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez profesyonelce katledilmişti. PKK hareketinin kurucularından biri olan Sakine Cansız ve Avrupa’daki temsilcilerinden Fidan Doğan siyasi temsiliyetleri güçlü olan kadınlardı. Onlara yönelik bu suikast savaşın hangi kanallardan devam edeceğine dair bir mesaj içeriyordu. Onları öldüren de İslamcı terörü güçlendiren, yönlendiren bir siyasi odaktı.
Şimdi soru şu? Bu İslamcı terör dalgası ilerlerken kimlerle ve nasıl karşı duracağız? Örneğin dostlarını hayal kırıklığına uğratan Antikapitalist Müslümanlarla yan yana durulabilir mi veyahut “Demokratik İslam” şiarına sahip olan kongre girişimi ile birlikte yürünebilir mi? Bu dalga “islamın selefi yorumuna karşıyız” veya “iyi islamda ısrar” ile göğüslenebilir mi?
Mesele “İyi-kötü İslam” ekseninden çıkarılıp ilericilik, aydınlanmacılık eksenine yerleşmedikçe bu sorularla daha çok uğraşacağız. Esas işimiz her türden gericilikle mücadele haline gelmedikçe özgürlüğü en iyi islamı/islamcıyı seçme mertebesinde esir bırakmış olacağız. Mücadelemiz kadını öldüren, satan, tecavüz edene, sanatın her türlüsüne savaş açan, kana boğana, aydınını tarayan, yakana ve onun gündelik hayatımızı karanlığa boğan her türden türevine karşıdır.
Paris’te üç Kürt kadını öldürenler de, karikatürü savaş sebebi sayanlar da gericidir. Kadına annelik dışında kariyer tanımayanlar da, içki saati düzenleyenler de gericidir. Bu niceliğe dair değil niteliğe dair bir tartışmadır. Gericiliğin azı çoğu yoktur. Azına göz yumdukça çoğuyla mücadele edemez hale gelirsiniz.
Mücadeleyi gericilikle değil de DAİŞ’le (IŞID) savaş şeklinde tanımladığınızda, onu beslediğini söylediğiniz uluslar arası güçlerle kendinizi aynı karargahta bulabilirsiniz veya Paris katliamlarını kınarken, bu katliamların ikisini de kınayamayanlarla yan yana durabilirsiniz.
Kahrolsun gericilik ve yaşasın aydınlanma mücadelemiz. Tarihin tekerini ileri doğru çevirmeye çalışırken kaybettiğimiz bütün canlara selam olsun.